Kitap Önerisi: Veba Geceleri

Orhan Pamuk' un 5 yıldır üzerinde çalıştığı romanı '' Veba Geceleri'' Yapı Kredi Yayınları' ndan çıktı. Kitabın ilk baskısı 300.000 adet olarak yayımlandı. Kitapta, 1901 yılında, Osmanlı İmparatorluğu' nun 29. vilayeti olan hayali Minger Adası' nda meydana gelen veba salgını anlatılıyor. Her ne kadar Covid 19 salgınına denk geldiği için ısmarlama bir roman olarak yazıldığı düşünülse de işin aslı öyle değil. Orhan Pamuk romanı 40 yıldır düşündüğünü ve 5 yıl önce yazmaya başladığını belirtiyor.

V. Murat' ın kızı ve aynı zamanda 2. Abdülhamit' in yeğeni olan Pakize Sultan' ın o yıllarda yazdığı 113 mektubu temel alıyor kitap. Romanın anlatıcısı ise Pakize Sultan' ın torunu tarihçi Mina Mingerli. Minger Adası' nda meydana gelen veba salgını nedeniyle Padişah 2. Abdülhamit, Sağlık Başmüfettişi kimyager Bonkowski Paşa' yı adaya gönderiyor. Daha sonra da yeğeni Pakize Sultan' la evlendirdiği Doktor Nuri' yi karısıyla birlikte adaya gönderiyor. Kolağası Kamil' in görevi ise Pakize Sultan' ı korumak. Ada nüfusunun yarısının Müslüman diğer yarısının gayrimüslim oluşu veba önlemlerinde zorluk teşkil ediyor. Adada bulunan tarikatların etkinliği ve salgına bakış açıları salgınla mücadeleyi etkiliyor. Adanın valisi Sami Paşa, salgın bahanesiyle Minger Adası' nın Osmanlı' dan koparılacağından endişe duyduğu için salgın önlemlerine mesafeli davranıyor. 

Orhan Pamuk '' Veba Geceleri'' romanını yazarken çok sayıda tarihi ve tıbbi doküman okumuş ve resim incelemesi yapmış. Anlattığı detaylar o döneme ne kadar hakim olduğunu gösteriyor olsa da çok fazla detay vermesi, kitabın okuması kolay olsa da hikayenin akıcılığını olumsuz etkilemiş. Olaylar arası hızlı geçişlerin olması ve meydana gelen sıra dışı olayların etkilerinin üzerinde durulmaması, meydana gelen bu olayların önemsiz olduğu hissi yaratıyor. Ama bunlar ''Veba Geceleri'' romanının oldukça başarılı tarihi bir roman olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

'' Tuhaf rüyalar ve kabuslar gördü, dalgalı bir denizde yükselip alçaldı. Uçan aslanlar, konuşan balıklar ve alevler içinde koşan köpek orduları vardı. Derken alevler farelere bulaşıyor, yanan şeytanlar gülleri kemirip parçalıyordu. Bir kuyunun çıkrığı, bir değirmen, açık bir kapı durmadan dönüyor, alem daralıyordu. Sanki güneşten yüzüne ter damlıyordu. İçi sıkışıyor, koşup kaçmak istiyor, kafası bir hızlanıyor, bir duruyordu.''