4/29/2015

İşimizin, hayatımız içerisindeki kapsama alanı gittikçe genişliyor. O kadar genişliyor ki, artık mesai saatleri yetmez oluyor. İşle yatıp işle kalkıyoruz ve bunun sonucunda kendimizi, arkadaşlarımızı ve ailemizi ihmal etmeye başlıyoruz. 


İşimizin hayatımızda bu kadar yer kaplamasının çeşitli sebepleri var:
1) İş yoğunluğu
2) Başarı baskısı
3) Stres 
4) Artan rekabet
5) İşsiz kalma korkusu 
6) Yöneticilerin başarı hırsları
7) Şirketlerin azalmak bilmeyen kazanma iştahları 
Eve iş getirmek iki şekilde gerçekleşiyor. Birincisi, mesai saatleri içerisinde yetiştiremediğimiz işleri eve getirerek evde tamamlamak. İkincisi de işin stresini eve getirmek ve işte yaşadığımız sıkıntıları ve olayları evdekilere yansıtmak. Oysa evimiz ya da iş dışındaki hayatımız bizim nefes alanlarımız. Eve iş getirmeyi ormanlık alanlara gökdelen dikmeye benzetebiliriz. İş dünyasının betonlarını, özel hayatımızın yeşil alanlarına ne kadar çok yayarsak, o kadar çok oksijenimiz azalır. Bunun sonucunda da stresli, gergin ve iletişimsiz insanlara dönüşürüz. Eve iş getirmeyi azaltmak için iş ve özel hayat kimliklerimizi ayırmamız gerekiyor. Kapıdan çıktığımız andan itibaren işte yaşadıklarımızı unutup, iş dışındaki hayatımıza odaklanmalıyız. Eve gittiğimizde de evdekilere işten bahsetmemek için çaba göstermemiz gerekiyor. Tabi ki  kolay değil bu. Çünkü günümüzün neredeyse yarısını geçirdiğimiz bir yer hakkında konuşmamak çok zor. Ama bu konuda kararlı olmalıyız. Mesai saatlerinde bitmeyen işleri çok sık eve getiriyorsak, bunu da çalışma şeklimizi gözden geçirerek çözebiliriz. Planlı çalışarak, iş vakti kaytarmayarak ve zamanımızı verimli kullanarak işlerimizi iş yerinde bitirebiliriz. Eğer bunları başarabilirsek, iş dışındaki hayatımızdan aldığımız enerji sayesinde işimizde de daha başarılı oluruz. Ama asıl unutulmaması gereken, hayatın işten ibaret olmadığıdır.
Categories:

1 yorum:

Yorumlar:

Subscribe to RSS Feed Follow me on Twitter!